25 Aralık 2011 Pazar

22.Gün (02.08.2011 Brugge)


Yazım yeri ve tarihi: 03.09.2011 Antwerpen-Amsterdam treni 13:00
Gece geç uyuduğum için hostelin kahvaltısına kalkamadım. Önce haritadan kendime bi rota yaptım sonra bi Mc Donalds'a girerek karnımı doyurayım dedim ama çevrede hiç Mc yoktu. Öyle geze geze gara kadar geldim. Amsterdam'a giden trenler için saatleri çıkarttım ve Markt meydanına giderek orada karnımı doyurdum. Hemen yan masada da üç Türk konuşuyordu sohbete dahil olmadan onları dinledim :). Ardından Brugge sokaklarında kendimi oradan oraya attım, her zamanki gibi elim bol bol fotoğraf makinesine gidiyordu. Brugge tam yaşlılık geçirilecek bir şehir, kalabalık yok, gürültü yok, her yer birbirine çok yakın ve çok temiz. Orta çağ mimarisi ile beraber gerçekten kendine has çok hoş bir havası var.

21.Gün (01.09.2011 Paris-Brugge)

Yazım yeri ve tarihi: 03.09.2011 Antwerpen-Amsterdam treni 13:00
Uyandığımda Ertan gitmişti. Kalkarak hostelin kahvaltısından yaptım ve eşyalarımı toparlayarak çantamı luggage room'a bıraktım. Ardından internet kafeye giderek Brugge'de kalacağım hostel için iki gecelik rezervasyon yaptım. Amsterdam için de şimdiden yapayım dedim çünkü haftasonuna denk geliyordu ancak kredi kartı limitim maalesef o rezervasyon için yetmedi ve artık işimiz Allah'a kaldı diyerek Amsterdam'da boş ucuz hostel bulabilmeyi umdum.


20.Gün (31.08.2011 Paris)

Yazım yeri ve tarihi: 03.09.2011 Antwerpen-Amsterdam treni 13:00
Bugün, dün tek başıma gittiğim Sacre Coeur bazilikasına beraber gittik Ertanla. Yine gitmişken oradan bir kaç hediyelik eşya aldım :). Orada her zamanki fotoğraf çekme görevimizi yerine getirdikten sonra gara doğru yol aldık. Ertesi gün Paris'ten ayrılacaktık ve gerekli rezervasyonları yaptırmamız lazımdı. Ben buradan Brugge'e Ertan ise Almanya'ya akrabalarının yanına gidecekti. Daha sonra Amsterdam'da yine buluşacaktık. Gare de Nord'da işlerimizi hallettikten sonra Eiffel'e kadar yürümeye karar verdik. Arada bir Türk dönercisine uğrayıp hasret giderdik ve uzun zaman sonra Türkiye mutfağından bir yemek yemek moral vermişti.

19 Aralık 2011 Pazartesi

19.Gün (30.08.2011 Paris)

Yazım yeri ve tarihi: 03.09.2011 Antwerpen-Amsterdam treni 13:00
Bugün ayrı takılacaktık, bu nedenle rota konusunda pek emin değildim. Şöyle bir haritayı açtım ve önce Champs-Elysees'ye gider ordan yürüyerek Notre Dame yapar sonrasına orada karar veririm dedi ve hostelden ayrıldım. Tam bi kaç metre ilerlemişken sağ tarafta beyaz büyük bi yapı fark ettim tepede, ki bir çok turist de o tarafa doğru akıyordu resmen. Sonra daha önce haritada fark ettiğim Sacre Coeur bazilikası olduğunu anladım ve önce orayı görmeye karar verdim. Artık bu tür kilise, bazilika türü yapılardan gına geldiğinden binanın için pek ilgimi çekmesede konumu, bahçesi ve bulunduğu tepenin Paris manzarası görülmeye değerdi. Ayrıca önünde daha hiç bir yerde görmediğim ucuzlukta hediyelik eşyalar vardı :). O civardan aldığım hediyelik eşyaları boşuna taşımayayım diye hostele bıraktım zaten dip dibe neredeyse.

10 Aralık 2011 Cumartesi

18.Gün (29.08.2011 Paris)

Yazım yeri ve tarihi: 30.08.2011 Paris Regrent Hostel saat 21:00
Sabahın 07:30'unda Paris'teydik. Trenden iner inmez buz gibi bir hava ile karşılaştık burada. Artık şort, parmak terlik kombinasyonu son buluyordu sanırım. Bu soğukta böyle dolaşamayacağımız için garı terk etmeden önce ayağımıza çorap, ayakkabı vs giyerek hostele öyle gitmeye karar verdik. Önce metroya bindik sonra biraz yürüyerek saat 09:00 gibi hostele gelmiştik. Hostelin adı Regrent Hostel ve Sacre Coeur Bazilikasına çok yakın bir yerdeydi. Hostelde Check-In saatinin 16:00 olduğunu ancak istersek o saate kadar hostelde takılabileceğimizi, kahvaltı yapabileceğimizi söylediler. Biz de çantaları 'luggage room'a bırakarak oturduk kahvaltı yaptık. Bir yandan Fransızca slow şarkılar çalıyordu. Yine değişen kültür, yine garip hisler gelmişti içime. Bir yandan da uykusuzluk vardı kafamı masanın üstüne koyup o şarkılar eşliğinde kestiriyordum. Bu şekilde hostelde 2-3 saat vakit geçirip dinlendik. Sonra 16:00'ya kadar bekleyemeyeceğimiz için çıkıp dolaşalım dedik ve bütün günü Louvre müzesine ayırdık.

5 Aralık 2011 Pazartesi

17.Gün (28.08.2011 Barcelona - Paris Yolculuğu)

Yazım yeri ve tarihi: 30.08.2011 Paris Regrent Hostel saat 21:00
Bugün hostelden ayrılmamız gerektiği için saat 09:30 gibi kalkmamız gerekti. Eşyalarımızı toplayıp odaları boşalttık, aşağı kata ortak alana ve 17:15'te kalkacak trenimize kadar vakit geçirmeye başladık. Artık tren yolculuğundan bıktığım için hiç bir yere gidesim gelmiyordu. Allah'tan tek aktarmalı direk bir yolculuk olacaktı, yoksa gecenin bir saatinde yapılan aktarmalar çekilecek gibi değil!

Hostelde tren saatini beklerken Filipinli birisi ile tanıştık, Türkiye'ye falan uğrayacakmış. Ertan'nın da iki adet birası artmıştı biz daha içmeyiz diyerek ona bıraktı, çocuğa gider ayak piyango vurmuştu :). Aslında bu giderken bıraktığımız son şey değildi. Hostelden çıkmadan önce bir iki bi'şey yiyelim dedik ve marketten mikrodalgada pişirmek üzere iki tane pizza alalım dedik. Domuz eti barındırmasın diye de dikkat ettik, kasiyere falan sorduk ama tek kelime İngilizce konuşamıyordu. Bir tanesi sırf peynirli pizzaydı diğer ise domates ve barbekü sosluydu. Neyse aldık, hostele gelip paketi falan açtık ancak benim içime bir kurt düştü. Barbekü soslunun içinde domuz eti olabilir hissine kapılarak hostel mutfağında bulunan diğer elemanlara sordum. Onlardan birisi tam emin olmadığını ama yine de içinde domuz eti falan olabileceğini söyledi. Hemen internetten içindekiler kısmını İspanyolca'dan Türkçe'ye çevirmeye başladık ve içlerinden bir tane domuz eti çıktı :). Neyse yemeyelim dedik ve mutfaktaki elemanlara buyrun siz yiyebilirsin diyerek ikram ettik. Biraz şaşkın biraz da mutlu şekilde teşekkür ettiler.

4 Aralık 2011 Pazar

15. ve 16.Gün (26.08.2011 - 27.08.2011 Barcelona)

Yazım Yeri ve Tarihi: 28.08.2011 Barcelona - Cerbere Treni saat 18:08

-15.Gün 26.08.2011- 

Bugün planlarımızda Barcelona futbol takımının stadı olan Nou Camp'a gitmek vardı. Kahvaltımızı yine hostelin mutfağında, satın aldığımız dilim ekmeklere nutella, krem peynir vs sürerek yaptık (artık bıkkınlık gelmişti). Saat 13:00 gibi çıktık ve metroyla stadın oraya gittik. Bilet gişesinde 20 kişilik bi kuyruk vardı. Biz acaba ne kadar falan filan diye düşünürken tabelada 22 euro yazdığını gördük. İnanamadık sorduk fiyatı ve gerçekten 22 euro olduğunu teyit ettik. Boş stadı gezmek için 22 euro istiyorlardı. Fazla düşünmeden bu kadar parayı boş stadyumu gezmek için vermeyeceğimize karar verdik ki zaten benim hayatım stadyumlarda geçti gibi bir şey. Barcelona'yı da çok seven birisi değilim o nedenle girmedik stada. Hani bi sempati duyduğum Manchester United'ın stadı Old Trafford falan olsa belki düşünürdüm :).

1 Aralık 2011 Perşembe

14.Gün (25.08.2011 - Barcelona)


Yazım Yeri ve Tarihi: 28.08.2011 Barcelona - Cerbere Treni saat 18:08
Gözümüzü açtığımızda saat 09:00 olmuştu. Bildiğin deliksiz uyumuştuk otoparkta! Tahminimizce de kimse görmemişti :). Neyse burada fazla şansımızı zorlamayalım dedik kalktık indik gara. Oradan bi harita edindik yine tourist info'lardan. Daha önce rezervasyon yaptığımız hostelin adresini gösterdik oradaki kadına ve haritada yerini işaretlettirdik. Ancak kadın yanlış yeri işaretlemiş ve 2-3 sokak fazla yürümüşüz. Neyse bir şekilde ulaştık ama hostele.

Sagrada Familia
Bu arada hostel tek kelime ile mükemmeldi. Adı Sant Jordi Sagrada Familia. Kesinlikle tavsiye ederim not alın derim ismini... Neyse biz check-in yapmak için girdiğimizde odaların 14:00 civarı hazır olacağını söylediler biz de hostelin herkese açık alanında takıldık, duşumuzu falan da alarak saati 14:00 yaptık ve odalara yerleştik. Hostelin adından da anlaşılacağı gibi Sagrada Familia'ya çok yakındı. Biz de uğrayalım dedik ve gittik gördük fakat resmen inşaat halindeydi. İnanılmaz bir restorasyon çalışması vardı.

30 Kasım 2011 Çarşamba

13.Gün (24.08.2011 - Barcelona)


Yazım Yeri ve Tarihi: 28.08.2011 Barcelona - Cerbere Treni saat 18:08

Gece 01:00 civarı şöyle bir uyandım sahilde... Bizimkiler yoktu etrafta. Baktım bi grup hemen aşağı tarafımızda gitarla şarkı söylüyor bir yandan şarap içiyor. Ne garip bi uyanış bu dedim içimden. Gözünüzü açıyorsunuz ve sahilde tek başınızasınız. Gecenin bir vakti, yabancı bir ülke, şarkı söyleyen Fransızlar... Tekrar kapadım gözlerimi, tabi telefonun saatini de 05:00'e kurmuştum, treni kaçıramazdık. Saat çaldığında bu sefer diğerleri etrafımda uyuyordu. Hep beraber kalkıp gara doğru yol almaya başladık o saatte.. Gara vardığımızda trenin kalkmasına daha 20 dakika falan vardı. Dördümüz bir baka oturmuş kafaları koymuştuk. Sonra uyandığımızda  trenin kalkması için 1 dakika falan kaldığını fark ettik. Çantaları nasıl aldık, trene nasıl koştuk inanamazsınız. Perona gidebilmek için merdiven inmemiz gerekiyordu ama sadece yukarı doğru çıkan bi yürüyen merdiven vardı etrafta. Başka merdiven arayışına girsek o treni kaçıracaktık ve yukarı çıkan merdivende sırtımızda koca çantalarla aşağıya indik üçümüz de. Allahtan bizim gibi son anda trene koşanlar vardı ve kompartıman görevlisi tutmuştu kapıyı onlar için. O sırada biz de son saniyesinde yetiştik trene. Yoksa bir gün daha beklerdik Nice'te :).

28 Kasım 2011 Pazartesi

12.Gün (23.08.2011 Nice)

Yazım Yeri ve Tarihi: 28.08.2011 Barcelona - Cerbere Treni saat 18:08

Tren pek rahat değildi ve doğru düzgün uyuyamadan Bologna'ya gelmiştik. Saat 04:50'ydi henüz... Bir yandan bineceğimiz tren için rezervasyon gerekip gerekmediği konusunda düşünürken diğer yandan tren saatimizi bekliyorduk. Sonra görevlinin biri oturduğumuz yerden bizi kaldırdı (istasyonun içine yere serilmiştik). Biz de peronların olduğu kısma gittik ve matı serdik yere üstüne uzandık. Bizim hemen yan tarafımızda da iki kız bisikletlerini koymuş, uyku tulumlarını sermiş bir güzel uyuyordu. Zaman bi şekilde geçti ve trenimiz geldi. Biz hemen binelim ve 1-2 saatliğine de olsa bi uyku çekelim derken o berbat manzara ile karşılaştık: trende koridorlar dahil her yer doluydu. Hindistan'daki toplu taşıma araçları gibiydi resmen. İnanılmaz kötü bir trendi açıkçası. Biz iki vagon arasındaki o boşlukta durmaya karar verdik ve o dar alana matı serip uzandık. Ancak tren her durduğunda inip binenlere yol vermek için kalkmamız gerekiyordu.

10. ve 11. Gün (21.08.2011 - 22.08.2011 Prag)



-10.GÜN 21.08.2011-
Yazım Yeri ve Tarihi: 22.08.2011 Prag-Villach Treni

Geç yatmanın verdiği yorgunlukla beraber öğlen saat 12:00 gibi uyandık. Haliyle saat 11:00'e kadar açık olan kahvaltıyı da kaçırmış olduk. Hostelin çamaşırhanesine kirli çamaşırlarımızı kişi başı 6 eurodan bıraktık. Markete uğrayarak yiyecek bişeyler aldık, karnımızı doyurduktan sonra da şehri gezmek için yola çıktık saat 14:00 gibi...

Yolda aylak aylak yürürken internet kafenin tekine girdik ve İspanya için 3 gecelik hostel rezervasyonumuzu yaptık. Aynı yerde telefonla da konuşulabiliyordu hazır görmüşken ailemize telefon falan açalım dedik. Bu arada tavsiyem bu tür internet kafe gibi yerlerden arayın ailenizi, ankesörlüye göre çok daha ucuza ve uzun konuşuyorsunuz...

27 Kasım 2011 Pazar

9.Gün (20.08.2011 Prag)

Yazım Yeri ve Tarihi: 22.08.2011 Prag-Villach Treni

Tren yolculuğumuz Viyana'ya kadar 3 kız ve biz 2 erkek bir kompartımanda ayaklı uçlu uyuyarak geçti. Viyana'daki 1 saatlik aktarma arasında sadece garın yanındaki Süpermarketi gezme şansı bulabildik :). Ucuzluğu karşısında ise şok oldu, hele Venedik gibi ateş pahası bi yerden sonra ucuzluk karşısında şaşırmak normaldi sanırım. Ayrıca yaşayan Türk sayısı sebebiyle büfelerdeki Türk gazetelerini görmek insanı hafif bi tebessüme itti, ülkemizi özlüyorduk galiba :).

Her neyse saat sabah 9 gibi trenimize binerek prag'a doğru kalan 4-5 saatlik yolculuğumuza başlamış olduk. Tabi bu yolculuk süresince dikkatimizi çeken ise sabahın bu saatinde elinde birasıyla kompartımana gelen adam oldu. Ulan bi kargalar uyansın be amcacım ne acelen var! :)

24 Kasım 2011 Perşembe

7. ve 8. Gün (18.08.2011 - 19.08.2011 Floransa - Venedik)

Yazım Yeri ve Tarihi: 22.08.2011 Prag-Villach Treni

-7.Gün 18.08.2011-


Gözümüzü açtığımızda saat 11:30 falan olmuştu. Gece olan uykusuzluğumuzu biraz olsun böyle gidermiştik. En yakın Venedik treni saat 13:30 civarıydı. Saat 12:30 gibi yerimizden kalktık ve garın sağ çıkışında "Conad" market olduğunu öğrendik. Karnımız haliyle aç gidip yiyecek bişeyler alalım dedik ve Ertan eşyaların yanında beklerken ben de gittim markete. Marketi gezdim dolaştım ve dişimize göre doğru düzgün bi' şey bulamadım. Roma Termini garındaki marketteki çeşitlilik yoktu burada. Elim boş şekilde tam marketten çıkarken öten alarm sesi ile şaşkına döndüm. O sırada o alarm cihazının tam dibinde bulunan genç market elemanı "tamam sorun değil arada oluyor" gibisinden bişeyler söyledi. Ben de zaten gelip cebimde bişeyler olup olmadığını araştırmaları için hazırdım ama o öyle deyince döndüm devam ettim.

23 Kasım 2011 Çarşamba

6.Gün (17.08.2011 Roma-Pisa-Floransa)

Yazım Yeri ve Tarihi: 22.08.2011 Prag-Villach Treni
Sabah Enriqo'nun yeni misafirlerinin gelmesinden dolayı biraz erken kalktık saat 10:00'a galan geliyordu sanırım. Fazla oyalanmadık ve herkesle vedalaşarak otobüsle Termini garına ulaştık. Roma'yı çok sevmiştim ve ayrılacak olmanın hüznü vardı biraz. Fakat mutlaka tekrar geleceğim diyerek de teselli ediyordum kendimi. Pisa'ya olan tren 12:15'teydi ve o saate kadar yemeğimizi yiyerek vakit geçirdik. Yaklaşık 4 saatlik yolculuğun sonunda Pisa'ya gelmiştik. Pisa açıkçası kasaba gibi bir yer. Adamlardaki nasıl şanssa bi kule eğiliyor ve binlerce turist geliyor :). Gardan çıktıktan sonra 1.5

euro otobüse vererek kulenin olduğu yere ulaştık (bu arada ilk defa şehir içi ulaşım için para vermiş oldum). Önce o güzel güneşin altında çimlere uzandık, oturduğumuz yerden fotoğraflar çektik. Ardından miskinliği bir kenara bırakıp kulenin dibine giderek klasik Pisa kulesini itme fotoğraflarımızı da çekerek bir nevi "hacı" olduk. Zaten şöyle çevreye bakarsanız herkesin tek amacı "iterek, taşıyarak" fotoğraf çekmek olduğunu anlarsınız.

5.Gün (16.08.2011 Roma)

Yazım Yeri ve Tarihi: 17.08.2011 Roma-Pisa Treni



San Pietro




Sabah 10:00 gibi uyandık. Ev sahibi Enriqo bize birer kahve yaptı. Adel ve Enriqo ile beraber çıkarak pizza yemeye gittik. Etsiz sadece peyirli, domatesli (margarita deniyor sanırım) bi pizza yedik ama pek de beğenmedik açıkçası. Servis parası ile beraber 10:30 euro ödedik kişi başı oraya... Beraber Collesium'a kadar yürüdük ve Adel ve Enriqo ile vedalaşarak otobüsle Vatikan'a gittik. Otobüsler bedava bu arada. Daha doğrusu kimse kontrol yapmıyor bilet falan basan da yok doğru düzgün :). Bu ikinci gelişim oluyordu Vatikan'a haliyle... Bir önceki güne daha çok kuyruk vardı ve güneşin altında beklemek zorunda kaldık San Pietro bazilikasına girebilmek için... İçeriyi dolandık, gerçekten ihtişamlı bir yer. İçeriyi dolandıktan sonra bi markete uğrayalım dedik.

22 Kasım 2011 Salı

4.Gün (15.08.2011 Roma)

Yazım Yeri ve Tarihi: 17.08.2011 Roma-Pisa treni
 Bugün yol arkadaşım Ertan gelecekti. Artık yalnız takılmak zorunda olmayacağım için mutluydum. İnternet cafe'ye girip baktığımda facebook'tan bana mesaj attmış, saat 6-7 gibi ancak Termini garında olabileceğini söylemişti. Ben de o vakte kadar "ne yapsam?" diye düşündüm. Çantamı hostelin emanetinde bırakarak hostelden ayrıldım. Çoğu hosteller sabah check-out yapsanız bile çantanızı belli bir saate kadar tutabiliyor. Her neyse daha önce de bahsettiğim Termini'deki Conad markete giderek küçük dilim pizzalardan ve yine bir gün önce yediğim salçalımsı pizzaların büyüğünden aldım. O sırada bu satırları yazdığım defteri fark ettim markette tabi hemen atıldım, günlüğüme artık başlayabilecektim. Toplamda 3,43 euro ödeyerek Aybars ve arkadaşıyla oturup sohbet ettiğimiz Piazza Del Republica'ya doğru yol aldım ve orda aldıklarımı yiyerek karnımı doyurdum. Sonra Collesium'a doğru yol aldım. Hemen oranın yanında bulunan yeşilliklere oturarak günlüğü yazmaya başladım (buraları okudunuz :) )

21 Kasım 2011 Pazartesi

3.Gün (14.08.2011 Roma)

Yazım Yeri ve Tarihi: 17.08.2011 Roma-Pisa treni

Terimini'de 1.5-2 saat aralıklı olarak uyuduktan sonra kalktık. O Venedik'e gitmek için rezervasyon yaptı ve hostel rezervasyonu için internet kafeye doğru gittik. Ben de yarım saatine 1 euro verek şöyle ne var ne yok baktım... Ardından Aybars ile vedalaştık. Bu gece için bir hostel bulmam gerekiyordu ben de ilk gün kaldığım hostele (BT rooms) gidip yer olup olmadığını sordum. Bana 1 kişilik yer olduğunu onun da 40 euro olduğunu söyledi. Çok geldi haliyle ve sırtımda çanta güneşin ortasında kalakalmıştım. Neyse ki daha önceden küçük not defterime Roma'daki bazı uygun hostelleri ve adreslerini yazmıştım. Termini garının diğer tarafında kalan Hostel Beautiful'a gidiyordum ve tam hostelin olduğu sokağa döndüm ki 2 kız ve 1 erkekten oluşan arkadaş grubu beni çevirdi. Bana ne aradığımı sordular durduk yerde ben de hostel aradığımı söyledim.

27 Ekim 2011 Perşembe

1. ve 2. Gün Roma - Napoli - Roma

İnterrail'de 4. günümde yazmaya başladığım bu günlükte yazmakta neden geciktiğimi anlatmaktan daha fazlası olacak. Gecikmemin sebebi yanımda günlük tutacak bir defter vs getirmemiş olmamdı. Dördüncü günümde her zaman alışveriş yapmış olduğum Termini garı alt kat ve sağ köşesinde bulunan "drugstore conad" markette ucuz defter bulmamla artık günlük yazmaya başlayabileceğimi anlamış oldum. Her neyse bu kısmı uzatmayalım ve ilk 3 günü kısaca özetlemeye çalışayım.

1.GÜN (12.08.2011 ROMA)

İstanbul Sabiha Gökçen havaalanından 12:05'te kalkan uçağım 15-20 dakikalık rötar nedeniyle saat 14:20 civarı Roma'da oldu. Tabi burası Türkiye'den 1 saat geri olduğu için burada saati 13:20 olarak düşünebiliriz. Uçakta benim gibi genç ve gezmek için gittiği belli olan kişiler vardı. Kimisi grup halinde, kimisi ise yalnızdılar. Ancak hiç biri ile uçakta bi muhabbetimiz olmadı. Ben zaten uçakta şans eseri tek başıma oturmuştum koltukta ve ilk bir kaç güne hazırlık yapmam gerektiğini düşündürdü bu yalnızlık bana. Her neyse, pasaport işlemleri çabuk ve sorunsuz geçti 2 dakika bile sürmedi ama bu süreçte sürekli aklımda "acaba bir terslik çıkar mı?" gibisinden düşünceler vardı. Kontrolü geçtikten sonra yapmam gereken Termini'ye ulaşmak ve kendime bir hostel bulmaktı. Havaalanındaki tren istasyonunu bularak Termini'ye giden treni sordum ve 15 euro dedi. Ancak daha sonra öğrendim ki çeşitli otobüsler vs 6-7 euroya şehir içine kadar gelip bırakıyorlarmış.

Macera Başlıyor

Evet interrail maceram başladı hatta son buldu ve iki aya yakın zaman da geçti bile. :) Fakat gerek üşengeçlikten gerek başka sebeplerden dolayı gezi sırasında tuttuğum günlüğü daha yeni aktarabiliyorum bloga. :)

Öncelikle bayağı uzun bi günlük olacak sanırım bu nedenle her günü ayrı ayrı başlıklar altında yazmayı düşünüyorum. Hem okunması da kolay olur sanırım..

Tabi yazıya başlamadan önce interrail biletimi ve çantama kaç para verdim onları yazmam lazım. İnterrail bileti 22 gün sınırsız aldım ve maalesef yükselen kurdan dolayı 815 tl'ye geldi. Ancak gençtur şirketinde kredi kartına 5 taksit yapıldığından biraz rahatlattı o beni.

Çanta ise Ankara'da Ülküalan Pasajından 70 ltlik 90 tl'ye aldım. İdare etti çanta sorun çıkarmadı markası eye mountaineer merak edenler için...

Neyse fazla uzatmadan başlayalım yazıya.

2 Ağustos 2011 Salı

10 gün kala gelişmeler

Tam olarak 10 gün evet! Geri sayım tek hanelere düşmek üzereyken aslında benim için hala bir çok soru işareti var. Mesela en önemli iki şey interrail bileti ve çanta! Henüz ikisini de almadım :) Geniş bi adam gibi gözükebilirim ama değilim aslında ya. :D Her neyse çantayı iki gün içinde (ve diğer eksikleri tabi bel çantası, asma kilit, ilaçlar vs.) iki üç gün içinde almayı düşünüyorum.

İnterrail bilet kısmı ise biraz mecburiyetten aslında bu kadar bekledi. 12 Ağustos'ta İstanbul'dan kalkan uçağım ve benim de Ankara'da ikamet etmem nedeniyle ancak 11'i gibi gidip interrail biletini alıp, bir gün İstanbul'da bulabilirsem eşte, dostta veya kimseyi bulamazsam havaalanında geçirip 12 Ağustos saat 12:05'te Roma'ya doğru yol alma planları içindeyim.

Her işimizi olduğu gibi bu işleri de son güne bıraktık ama sonuçta çözülmeyecek problemler değil. İlk 3 günümü yalnız geçirecek olmamın heyecanı, "ne yapıcam edicem? başarabilicek miyim?" gibi sorular ardından gelen "neden başaramayasın herkes yapıyor!" gibi gaz verici yanıtlarla son günlerime giriyorum. Son hazırlıklar, planlar, ince detayları düşünmek istiyorum ama bir yandan da interrail ruhuna aykırı diye akışına bırakmak istiyorum. Gitmeden önceki son yazılarım bunlar. Muhtemelen yola çıkmadan bir kaç gün önce son bir yazı daha yazarım o ana kadar olan masraflar hakkında, hadi bakalım az kaldı az. :)

19 Temmuz 2011 Salı

Geziye Günler Kala!

24 gün... 12 Ağustos'ta başlayacak olan seyahatime sadece 24 gün kaldı. Yıllardır kurulan hayallere, özgür olmanın getirdiği heyecana sadece 24 gün... Artık yavaş yavaş gezi öncesi yaptığım hazırlıklar hakkında, hissettiklerim hakkında yazmanın vakti geldi sanırım...

Öncelikle bu zamana kadar gelen hazırlıklardan bahsetmek gerekir sanırım. Neler yaşandı? Ne gibi aksilikler, ne gibi zorlukları çıktı? Bir yerlerden başlamam gerek, neyse fazla uzatmamak lazım sanırım.

İlk olarak karar aşaması: Tam olarak hangi yıl karar verdim bilmiyorum. Fakat üniversiteyi kazandığım zaman daha önceden duymuş olduğum "work and travel" ilk hedefimdi. Üniversiteden sonraki ilk yaz tatilimde yapmak istedim, olmadı. Çeşitli duyumlar, gördüğüm bir kaç olumsuz haber ve bu olaya yanaşacak pek arkadaş bulamamak caydırdı beni bu maceradan.

Ancak bahsedilen çok farklı bi' gezi çeşidi daha vardı: interrail. Kulağıma ilk çalındığında pek sempatiyle bakmasam da nedendir bilinmez zamanla gaza geldim trenle Avrupa'yı gezme konusunda. Bir çok arkadaşımın da "seneye yapmayı düşünüyorum" görüşünde hemfikir olması beni bu konuda araştırmaya itti ve karar verdim "seneye ben de yapacam".

Tabi olmadı. Yapamadık seneye... 2010 yazıydı ve onun yerine 2011 yazı alternatif olmuştu; benim gibi hevesli bir arkadaşım daha vardı ayrıca.

Herkesin interrail hakkında vereceği bir tavsiye vardır ve bu konuda ortak olan yegane tavsiye; "arkadaşlarınızı iyi seçin" dir. Bu konudan bahsetmeden önce ben de henüz bu seyahate başlamamış olsam bile bi öngörümden bahsedeyim: İnterrail 10 kişi ile karar verilir, 5 kişi ile hazırlanılır, 2 kişi ile gidilir. Bana da böyle oldu sayılır. İlk karar verme aşamasında bir çok arkadaş varken ortalıkta, hazırlık aşamasına geldiğimizde 2 kişi kalmıştık. Geziye birkaç ay kala da (mayıs ayıydı sanırım) o arkadaşım beklenmedik bir sorunu nedeniyle vazgeçmek zorunda kalmıştı: bu yolda tek başımaydım. İlk ve en büyük problemdi o zamanlar. Tek başıma yapabilecek miydim? Bu konuyu tek kalmadan önce düşünmüştüm ve sindirmeye çalışmıştım her ihtimale karşı. Arkadaş bulamasam da gidecektim.

Zira henüz net bir şekilde arkadaşım yokken ve uçak biletleri de ucuzken almıştım çoktan gidiş dönüş biletimi Haziran ayıydı daha... Uçak biletlerini aldığım ve geri dönüş olmadığını anladığım anda boğazıma bi'şey düğümlendi sanki. "Ne yapacaktım ben tek başıma?". Bu konuyu da hallettim sayılır tabi söylemek gerekirse. İnterrail hakkında bilgiler veren trenlegeziyorum adlı siteden arkadaş bulmuştum. Hatta 3 arkadaş bile olabiliriz daha 24 gün var kesinleşince yazarım tabi. :)

Hazırlık aşamasından bahsedeyim diyeceğim ama henüz yaptığım pek hazırlık yok Pasaport çıkartmaktan başka ki bu pasaportun yeşil renkli olması bana vize konusunda inanılmaz rahatlık sağlıyor. Vize konusunda pek deneyimim yok o yüzden. O çileyi de çekmek istemezdim ayrıca :).

İnterrail biletimi ise henüz almadım. Acelesi yok diye düşünüyorum hatta daha bir çantam bile yok fakat onlar işin kolay yanları sanırım bir iki haftaya onu da halleder bilgimi geçerim buralara.

Hazırlık aşamasında ve interrail sırasında nerde ne yapacağım hakkında bana en çok yardımı dokunanlar günlükler oldu diyebilirim. Daha bir yıl önceden başlamıştım günlükleri okumaya. Hatta onlar motive etmişti beni bu gezi için. Size de tavsiyem mutlaka uzun veya kısa farketmez gördüğünüz her günlüğü okuyun ve ordaki önemli bilgileri not edin. Ben öyle yaptım; nerde hangi hostelde kalınmış ve memnun olunmuş mu, hangi vasıtalara binilmiş, nereler gezilmiş not ettim. Hepsi elimin altında ve gezim sırasında kullanmayı düşünüyorum o bilgileri. Bu günlüğü yazma amacım da daha sonra gidecekler için benim gördüğüm bu faydaları görmelerini sağlamak. Gerçi ben henüz çıkmadım geziye ama yine de bu günlüklerin faydasını göreceğimi düşünüyorum. :)

Başlangıç olarak uzun bir yazı oldu sanırım. Belki de ikiye bölmem gerekir ama bilemiyorum daha yazmak istediğim çok şey var, diğer günler yazarım artık şimdilik bu kadar olsun bakalım.

25 Haziran 2011 Cumartesi

interrail macerasına merhaba!

İnterrail hakkında en çok söylenen şey ne diye sorsalar şüphesiz "seneye kesin yapıcam", "seneye yapıyoruz abi caymak yok" gibi yüksek gaz verici ve bir o kadar da etkisiz söz öbekleri ilk sıralarda gelir.

Hepimizin mutlaka önümüzüdeki sene yapacağı ama nedense yapamadığı özgürlük hayalidir interrail aslında. Bu hayalimi artık gerçekleştirmeme aylar kala, o "seneye"nin geldiği anda, interrail maceralarımı, deneyimleri aktaracağım bu blogu açma hissiyatı içine girdim...

2011, benim için "seneye" olmuştu artık "o sene bu sene" derler ya hani, "o seneye bu sene" artık benim için de. Önümüzdeki senelerde interrail yapmak isteyenlere fikir vermek açısından elimden geldiğince yardımcı olmaya, yaşadığım deneyimleri aktarmaya çalışacağım bu blogda. Eğer ki Sürç-i lisan edersem şimdiden affola...