Yazım yeri ve tarihi: 30.08.2011 Paris Regrent Hostel saat 21:00Sabahın 07:30'unda Paris'teydik. Trenden iner inmez buz gibi bir hava ile karşılaştık burada. Artık şort, parmak terlik kombinasyonu son buluyordu sanırım. Bu soğukta böyle dolaşamayacağımız için garı terk etmeden önce ayağımıza çorap, ayakkabı vs giyerek hostele öyle gitmeye karar verdik. Önce metroya bindik sonra biraz yürüyerek saat 09:00 gibi hostele gelmiştik. Hostelin adı Regrent Hostel ve Sacre Coeur Bazilikasına çok yakın bir yerdeydi. Hostelde Check-In saatinin 16:00 olduğunu ancak istersek o saate kadar hostelde takılabileceğimizi, kahvaltı yapabileceğimizi söylediler. Biz de çantaları 'luggage room'a bırakarak oturduk kahvaltı yaptık. Bir yandan Fransızca slow şarkılar çalıyordu. Yine değişen kültür, yine garip hisler gelmişti içime. Bir yandan da uykusuzluk vardı kafamı masanın üstüne koyup o şarkılar eşliğinde kestiriyordum. Bu şekilde hostelde 2-3 saat vakit geçirip dinlendik. Sonra 16:00'ya kadar bekleyemeyeceğimiz için çıkıp dolaşalım dedik ve bütün günü Louvre müzesine ayırdık.
Hostelden edindiğimiz haritayı da alarak tabanlara kuvvet devam ettik. Paris ara sokaklarına dalarak Louvre'nin peşine düştük. Çok yorgundum, halsizdim ama Paris... Buraya bayılmıştım; tamam her yerin kendine özgü bir havası tarzı vardı ama burası bambaşkaydı. Özellikle turistik yerlerden çok Paris insanının günlük yaşamını sürdürdüğü, takıldığı kafelerin, mağazaların olduğu yerler ilgimi çekmişti. Mutlaka Paris'in ara sokakları, öz yerleri görülmeli... Neyse, biraz yolumuzu şaşırıp ters yollara sapsak da en azından bu Paris'in kendine özgü sokaklarını görme fırsatımız olmuştu. Bir şekilde Louvre'ye gelmiştik ve 10 euro vererek, biraz da kuyrukta bekleyerek girmiştik içeri. Louvre inanılmaz büyük bir müze, zaten gelmeden önce hepsini bir günde gezemiyeceğimiz konusunda bir çok deneyim okumuştuk. Bizim de öyle bir niyetimiz yoktu ki niyetimiz olsa bile halimiz yoktu. Yürüyen ölü konumundaydık. Kafadan bir yere daldık ve kendimizi Mısır eserlerinin olduğu yerde buluverdik. Pilimiz bitmek üzere, biz en iyisi direk Mona Lisa'yı görelim dedik. Meşhur tablonun yanına geldiğimiz de bizi büyük bir kalabalık kucakladı. Zar zor önlere girerek bir şekilde fotoğraf çekmeye çalıştık. Benim fotoğraf makinemin pili de bittiği için sürekli kapanıp duruyordu ama en azından bir tane düzgün fotoğraf çekebilmiştim :). O kalabalıktan uzaklaşarak bir iki önemli eseri daha inceledikten sonra hostele dönmeye karar verdik. İçeriyi sadece 1.5 saat falan gezebilmiştik.
Louvre Müzesi |
Saat 01:00 metronun kapanma saatiydi ve kaçırmayalım diyerek hostele dönmeye karar verdik. Metro durağına girdiğimizde para atıp kola falan aldığımız makinelere rastladık. Canım çekmişti acayip bir şekilde şimdi kola olsa lıkır lıkır içerdik dedim. O sırada Ertan makineye bi baktı içinde 0,50 cent var. Ben elimi cebime attık 1.5 euro da benden çıktı 2 euroya tamamlayarak bir kola aldık oradan. Yine bi abur cubur makinası ve yine biz :). Kolayı içmenin verdiği keyifle hostele döndük ve tatlı yorgunlukla beraber yatıp uyuduk.
Harcanan Para: Louvre müzesi 10 euro + pil 4 euro +ekmek peynir 1 euro + dört adet hamburger 4 euro + 1,5 euro kola + beşlik metro 6.25 euro = toplam 26.25 euro
19. Günü okumak için tıklayınız...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder